Travmatik Anılarla Çalışmak: “Şimdi O Küçük Çocuğa Sarılın” Demek Neden Ciddiyet İster?

Giriş

Sezen Aksu’nun Masum Değiliz şarkısındaki ‘içindeki çocuğa sarıl’ın nezaketinden, şarlatanların bencilce tükettiği, hoyratça pazarladığı bir gösteriye…

Travmatik anılarla çalışmak, psikoterapide hem etkili hem de dikkatle ele alınması gereken bir müdahale alanıdır. Özellikle bazı imgeleme tekniklerinin güçlü duygusal etkiler yaratabilmesi, bu süreci sadece yetkin psikoterapistler tarafından ve doğru koşullar altında yürütülmesi gereken bir uygulama haline getirir.

Ne var ki son yıllarda, bu yöntemlerin kimi zaman sosyal medya platformlarında veya mesleki yeterlilikten yoksun uygulayıcılar tarafından rastgele kullanıldığına şahit oluyoruz.

Bu yazı, geçmiş anılarla çalışmaya yönelik tekniklerin gücünü, aynı zamanda taşıdığı sorumluluğu ve etik sınırlarını vurgulamak amacıyla kaleme alınmıştır.

Görüntüyle Yeniden Yapılandırma (Imagery Rescripting) Nedir?

Farklı terapi yaklaşımlarında çeşitli adlarla anılan bu yöntem; kişinin geçmiş yaşantılarını zihinsel olarak yeniden canlandırmasına ve bu sahnelere müdahale ederek yaşantıya yeni bir anlam kazandırmasına dayanır. Başlıca isimleri şunlardır:

  • Imagery Rescripting (Görüntüyle Yeniden Yapılandırma)
  • Guided Imagery (Yönlendirilmiş İmgeleme)
  • Affective Memory Work (Duygusal Bellekle Çalışma)

Bu teknik, özellikle Şema Terapi, Travma Odaklı Bilişsel Terapi, EMDR gibi yaklaşımlar içerisinde yer alır ve bilimsel çalışmalarda etkinliği gösterilmiştir. Amaç, danışanın ihtiyaçlarının o sahnede karşılanmasını sağlayarak travmatik deneyimi dönüştürmek, yeniden anlamlandırmasına destek olmak, bilişsel ve duygusal düzeyde iyileşme yaratmaktır.

Etkinliği Kadar Sorumluluğu da Büyük

Bu teknik, ancak bazı koşullar sağlandığında sağlıklı biçimde uygulanabilir:

  • Ego bütünlüğünün korunacağından emin olmak,
  • Danışanın psikolojik dayanıklılığının yeterli olması,
  • Terapist ile danışan arasında bir psikoterapötik bağın kurulmuş, oturmuş olması,
  • Danışanın bu sürece hazır olması,
  • Özellikle psikotik semptomlar gibi yüksek riskli klinik tabloların dışlanması.

Aksi durumda, kişide yoğun kaygı, dissosiyatif tepkiler veya yeniden travmatizasyon gibi ciddi yan etkiler ortaya çıkabilir. Bu nedenle, Imagery Rescripting gibi yöntemler yalnızca eğitimli ve deneyimli ruh sağlığı profesyonelleri tarafından, kontrollü ve etik çerçevede uygulanmalıdır. Sürec içerisinde beklenmedik bir durumla karşılaşıldığında müdahale nasıl yapılacak, duygusal regülasyon nasıl sağlanacak, bunların da çok iyi bilinmesi, tecrübeli olunması gerekir.

Tehlikeli Bir Trend: Sosyal Medyada “Terapicilik Oynamak”

Son zamanlarda YouTube, TikTok ve benzeri platformlarda bu tekniklerin telkin vb. adlar altında halka açık şekilde uygulandığını, üstelik bazen klinik eğitim almamış kişilerce sunulduğunu görmek mümkün. Hatta youtube gibi platformlardaki videolarda bazı psikologların dahi sosyal medya etkileşimi uğruna bu teknikleri etik sınırların dışında uygulayabildiği görülmektedir.

Daha da vahimi, bu yöntemlerin tamamen meslek dışı kişilerin elinde bir “şov” aracına dönüşmüş olmasıdır. Öyle ki, sıradan bir içerik üreticisinin, alanda profesyonel eğitimi olmayan kişilerin, binlerce kişiye hitap eden bir videoda bu tekniği eğlence, reklam haline getirmesi artık şaşırtıcı değil. Bu durum, ruh sağlığı hizmetlerinin ciddiyetini ve güvenilirliğini zedelediği gibi, danışanlar açısından ciddi psikolojik riskler doğuruyor.

Ne yazık ki bu tür girişimlerin ardından travması tetiklenmiş, kontrolünü kaybetmiş ve müdahale gerektiği anda ekran başında yalnız kalmış danışanlar, profesyonel yardım arayışına girmekte ve ek müdahalelere ihtiyaç duymaktadır.

Kurumsal Sessizlik ve Etik Sorumluluk

Bu yanlış uygulamalara karşı meslek odalarının ya da düzenleyici kurumların büyük ölçüde yetersiz?/yetisiz?/sessiz? kaldığı da bir başka sorun alanıdır. Halbuki hem toplum sağlığı hem de mesleki itibar açısından bu tür uygulamaların denetlenmesi ve kamuoyunun bilinçlendirilmesi son derece gereklidir.

Sonuç: O Küçük Çocuğa Sarılmak Bir Gösteri Değil, Bir Sorumluluktur

Terapötik süreçte, danışanın içsel çocuğuyla temas kurmak, onun acılarına eşlik etmek ve bu duygusal yükleri birlikte taşımak; bilgi, etik ve mesleki deneyim gerektiren bir süreçtir. “Şimdi o küçük çocuğa sarıl.” cümlesi, terapistin rehberliğinde ve güvenli bir bağlamda söylendiğinde anlamlı ve dönüştürücüdür.

Ancak bu sahnelerin sosyal medyada kolayca erişilebilen, hatta taklit edilebilen bir gösteriye dönüştürülmesi, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde ciddi zararlara yol açabilir. Terapide gözlerin kapatıldığı her an, gerçek bir emek, bilgi ve sorumluluk taşır.

Bugün, terapi odasında bir danışana “gözlerini kapat” demeden önce birçok uzmanın zihninde istemsizce şu düşünce beliriyor olabilir:

“Umarım danışan, internette izlediği o viral videolarla karıştırmaz…”

Bilişsel Davranışçı Terapi

Giriş

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), temelleri Aaron T. Beck tarafından atılmış, modern psikoterapi yöntemlerinden biridir. Kısa sürede dünyada en yaygın kullanılan terapi yaklaşımlarından biri haline gelmiştir. Bunun en önemli nedenleri:

  • Bilimsel kanıtlara dayalı olması
  • Hızlı yanıt alınabilmesi
  • Kullanılan tekniklerin ölçülebilir ve değerlendirilebilir olmasıdır.

Tarihsel Gelişim

İlginçtir ki Beck, kariyerine bir psikanalist olarak başlamıştı. Psikanalize dair geliştirdiği “acı çekme arzusu” kuramını test ederken beklediği sonuçları bulamadı ve psikanalizle ilgili soru işaretleri arttı. Bunun üzerine davranışçı psikolojiden yararlanarak daha bilimsel temellere dayalı bir yöntem geliştirmeye yöneldi. İşte bu arayış Bilişsel Davranışçı Terapi’nin doğuşunu hazırladı.


Etkinliği ve Kullanım Alanları

BDT’nin etkinliği yüzlerce bilimsel çalışmayla kanıtlanmıştır. Uluslararası tedavi kılavuzlarında, bazı psikiyatrik rahatsızlıkların tedavisinde ilaçsız, tek başına uygulanabileceği belirtilir.

En etkili olduğu alanlardan bazıları:

  • Hafif ve orta düzey depresyon
  • Panik bozukluk
  • Obsesif kompulsif bozukluk (OKB)
  • Sosyal fobi ve diğer anksiyete bozuklukları
  • Yeme bozuklukları
  • Aile ve çift terapileri

Ayrıca, şizofreni ve bipolar bozukluk gibi biyolojik tedavilerin ön planda olduğu hastalıklarda da destekleyici yöntem olarak fayda sağlar.

Önemli bir avantajı da, tekrarlama riskini azaltmasıdır. Yani BDT yalnızca semptomları hafifletmekle kalmaz, uzun vadede koruyucu etki de gösterir.


Temel Yaklaşım

BDT’nin çıkış noktası, duygu–düşünce–davranış üçlüsünün birbirini karşılıklı olarak etkilediği varsayımıdır.

  • Olumsuz düşünceler → olumsuz duygular → işlevsiz davranışlar
  • Bu döngüye müdahale edildiğinde kişinin ruhsal sağlığı güçlenir.

İnançlar ve Bilişsel Çarpıtmalar

BDT, kişinin temel inançları ve ara inançları üzerine çalışır.

  • Temel inançlar: Kendimiz, diğerleri ve dünya hakkında en derin algılarımızdır.
  • Ara inançlar: Bu temel algılardan türeyen “kurallar”dır.

Bunlar bazen işlevseldir, bazen de kişinin yaşamını olumsuz etkileyebilir.
Örneğin:

  • “Mükemmel olmazsam değerli değilim.”
  • “Herkes beni eleştirecek.”

Bu düşünce hataları “bilişsel çarpıtmalar” olarak adlandırılır. Depresyon ve kaygı bozukluklarında çok sık görülür.


Şemalar ve Baş Etme Stratejileri

Daha derinde ise şemalar vardır. Bunlar erken dönem yaşantılarla şekillenir ve stres dönemlerinde daha belirgin hale gelir.

Şemalara karşı bireyler üç temel strateji kullanır:

  1. Teslim (şemaya boyun eğmek)
  2. Kaçınma (durumdan uzaklaşmak)
  3. Aşırı telafi (tam tersini yapmaya çalışmak)

Bu stratejiler bazen geçici rahatlama sağlasa da uzun vadede sorunların devam etmesine yol açar.


Terapi Süreci

BDT, yalnızca “oturup geçmişi anlatmak” değildir. Yapılandırılmış, hedef odaklı ve aktif katılım gerektiren bir süreçtir.

  • Terapist ve danışan iş birliği yapar.
  • Seanslarda belirli teknikler (ör. düşünce kayıtları, davranış denemeleri, maruz bırakma) uygulanır.
  • Danışan seans dışında ödevler yaparak sürece aktif şekilde katılır.
  • Değişim için motivasyon çok önemlidir. Kişi değişime istekli değilse, terapi sınırlı fayda sağlar.

Sonuç

Bilişsel Davranışçı Terapi, modern psikoterapinin en güçlü ve en çok araştırılmış yöntemlerinden biridir.

  • Depresyon ve kaygı bozuklukları başta olmak üzere birçok ruhsal sorunda etkili bir tedavi seçeneği sunar.
  • Kısa sürede ölçülebilir değişim sağlar.
  • Nüksleri önlemede uzun vadeli fayda sağlar.

Doğru motivasyon ve profesyonel rehberlik ile BDT, bireylerin hayatında kalıcı dönüşümler yaratabilir.

Randevu Al

Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT)

Kabul ve Adanmışlık Terapisi (Acceptance and Commitment Therapy – ACT)

Günümüzde birçok kişi stres, kaygı ve depresyon gibi zihinsel sağlık sorunlarıyla karşılaşmaktadır. Dr. Steven C. Hayes tarafından 1980’lerde geliştirilen Kabul ve Adanmışlık Terapisi (ACT), bu tür sorunlarla baş etme ve yaşam kalitesini artırma konusunda etkili bir psikoterapi yaklaşımı sunar.

Terapinin Uygulama Şekli

ACT terapisi bireysel veya grup seansları şeklinde uygulanabilir. Terapist, bireyin duygusal deneyimlerini anlamasına yardımcı olur, yaşam değerlerini keşfetmesine rehberlik eder ve bu değerler doğrultusunda kararlılık göstermesi için destek verir. Danışanlar, terapistin rehberliğinde çeşitli egzersizler aracılığıyla hayatlarına anlam katmayı ve duygusal esneklik geliştirmeyi öğrenirler.

ACT’in BDT ile İlişkisi

ACT, kökeni Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT)’ye dayanan ve “3. kuşak terapiler” arasında yer alan bir yaklaşımdır.

  • BDT veya Ellis’in Akılcı Duygusal Davranış Terapisi gibi yöntemlerde amaç, olumsuz otomatik düşünceleri sorgulamak, kanıtlarla test etmek ve daha işlevsel alternatif düşünceler geliştirmektir.
  • ACT ise olumsuz düşünceleri değiştirmeye çalışmaz; onları kabul etmeye, benlikle olan ilişkilerini anlamaya ve işlevsel şekilde yönetmeye odaklanır.

Bu yaklaşım, olumsuz düşünceleri “onaylamak” anlamına gelmez. Aksine, düşünceleri bağlam içinde görmeyi ve kişinin yaşam değerleri doğrultusunda hareket etmesini kolaylaştırır.

Psikolojik Esneklik ve 6 Temel Bileşen

ACT’in temel hedefi, bireye psikolojik esneklik kazandırmaktır. Bu, zorluklara rağmen değerler doğrultusunda hareket edebilme kapasitesidir. ACT bu esnekliği geliştirmek için 6 bileşen üzerinde çalışır:

ACT HEXAGONU
  1. Kabul – Olumsuz duygu ve düşünceleri bastırmadan, direnmeden deneyimlemek.
  2. Bilişsel Ayrışma (Defusion) – Düşüncelerle özdeşleşmeyi azaltmak, onlara mesafeli bakabilmek.
  3. Şimdi ve Burada – Anı farkındalıkla yaşamak.
  4. Bağlamsal Benlik – “Gözlemleyen benlik” ile benlik algısını bağlama göre anlamak.
  5. Değerler – Kendi yaşamına yön veren kişisel değerleri keşfetmek.
  6. Değerlere Adanmış Davranışlar – Bu değerler doğrultusunda bilinçli, kararlı ve tutarlı eylemlerde bulunmak.

Terapi Sürecinin Faydaları

ACT, bireylere duygusal esneklik kazandırır ve değer temelli bir yaşam sürmelerine yardımcı olur. Bu sayede kişiler:

  • Zihinsel sağlıklarını güçlendirebilir,
  • Hayatlarında daha fazla anlam bulabilir,
  • Duygusal zorluklarla daha sağlıklı bir şekilde başa çıkabilirler.

Sonuç ve Önem

Her psikoterapi yaklaşımının kendine özgü avantajları ve sınırlılıkları vardır. Önemli olan, doğru yöntemin uygun danışan ve tanılarda kullanılmasıdır. Kabul ve Adanmışlık Terapisi, değerler temelli yapısı ve psikolojik esneklik kazandırma gücüyle günümüzde en çok tercih edilen 3. kuşak terapi yöntemlerinden biri olarak klinik uygulamalarda değerli bir yer edinmiştir.

Randevu Al