Etiket bilişsel davranışçı terapi

Bilişsel Çarpıtmalar

Giriş

Bilişsel çarpıtmalar, Bilişsel ve Davranışçı Psikoterapide terapinin bilişsel yönü çalışılırken bilinmesi gereken en önemli konulardan biridir. “Biliş” kelimesi gündelik kullanımda genellikle “düşünce” ile eşleştirilse de, anlamı çok daha geniştir. Latince cognoscere terimi “bilmek, tanımak, kavramsallaştırmak” anlamına gelirken, İngilizce cognition kelimesinden türetilen “kognisyon” terimi de aynı anlamı taşır.

Biliş, çevresel veya içsel verileri analiz edip yorumlayarak duygusal ve davranışsal çıktılar üreten bir sistemdir. Beynimiz, temel inançlarımız, deneyimlerimiz ve genetik mirasımız dahil mevcut “veritabanı” çerçevesinde bu analizleri yürütür.

Ancak bazen bu analiz sistemi hatalı çalışabilir ve bilişsel çarpıtmalar oluşur. Bu çarpıtmalar çoğumuzda doğal olarak görülür, fakat sıklığı ve şiddeti yüksekse, duygusal ve davranışsal sorunlara yol açabilir.

Bilişsel ve davranışçı psikoterapi sürecinde, bu çarpıtmaların farkına varmak ve üzerinde çalışmak kritik öneme sahiptir.


En Yaygın 10 Bilişsel Çarpıtma

1. Aşırı Genelleme
Olay ya da durumların her zaman olumsuz sonuçlanacağını varsayma.
Örnek: “Zaten hep böyle oluyor” diyerek tek bir başarısızlıktan tüm çabayı olumsuz genellemek.

2. Olumluyu Geçersiz Kılmak
Olumlu verileri göz ardı ederek olumsuz çıkarımlar yapma.
Örnek: Başarılı olduğu bir sınav için “Zaten kolaydı, herkes yapabilir” demek.

3. Kişiselleştirme
Hiç ilgisi olmayan olayları kendine mal etme.
Örnek: Çocuğu hastalanan bir annenin kendini suçlaması.

4. Ya Hep Ya Hiç Düşüncesi
Olayları kutupsal olarak değerlendirme; gri alanları görmeme.
Örnek: Bir sınavdan düşük alınca “Ben başarısızım” demek.

5. Felaketleştirme
En kötü senaryoyu varsayarak aşırı kaygı üretme.
Örnek: Kol uyuşmasını felç olarak düşünmek.

6. Duygulardan Çıkarsama Yapma
Nasıl hissediliyorsa, öyle sonuçlanacağına inanma.
Örnek: İlk başta sıkıldım, demek ki hobi beni tamamen tatmin etmeyecek.

7. Zihinsel Filtreleme
Olumlu verileri göz ardı edip sadece olumsuz veriye odaklanma.
Örnek: Sunumda çoğu olumlu yorumun arasında tek bir eleştiriyi tüm sunumu kötü olarak yorumlamak.

8. Etiketleme
Küçük olumsuzlukları tüm kişiliğe genellemek.
Örnek: İşe geç kalan bir arkadaş için “tamamen sorumsuz” demek.

9. -Meli / -Malı Cümleleri
Hayatın kurallarını katı şekilde yorumlama.
Örnek: “İyi insan asla hata yapmamalı” ya da “Mutlu olmak için çok param olmalı”.

10. Zihin Okuma / Falcılık
Başkalarının düşüncelerini kesin olarak tahmin etme.
Örnek: Patronunun yüzünden kendisine kızgın olduğunu varsaymak; telefon açılmadığında değersiz hissedildiğini düşünmek.


Sonuç

Görüldüğü üzere çoğu olay ya da durumlarda birden fazla bilişsel çarpıtma bir arada bulunmaktadır. Kişinin özellikle hangi bilişsel çarpıtmaları aşırı kullandığını belirleyip bunların farkındalığına varması ve üzerinde çalışmalar yapması; duyguların olması gerekene ya da şiddetine gelmesine yardımcı olacaktır.

Randevu Al

Bilişsel Davranışçı Terapi

Giriş

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), temelleri Aaron T. Beck tarafından atılmış, modern psikoterapi yöntemlerinden biridir. Kısa sürede dünyada en yaygın kullanılan terapi yaklaşımlarından biri haline gelmiştir. Bunun en önemli nedenleri:

  • Bilimsel kanıtlara dayalı olması
  • Hızlı yanıt alınabilmesi
  • Kullanılan tekniklerin ölçülebilir ve değerlendirilebilir olmasıdır.

Tarihsel Gelişim

İlginçtir ki Beck, kariyerine bir psikanalist olarak başlamıştı. Psikanalize dair geliştirdiği “acı çekme arzusu” kuramını test ederken beklediği sonuçları bulamadı ve psikanalizle ilgili soru işaretleri arttı. Bunun üzerine davranışçı psikolojiden yararlanarak daha bilimsel temellere dayalı bir yöntem geliştirmeye yöneldi. İşte bu arayış Bilişsel Davranışçı Terapi’nin doğuşunu hazırladı.


Etkinliği ve Kullanım Alanları

BDT’nin etkinliği yüzlerce bilimsel çalışmayla kanıtlanmıştır. Uluslararası tedavi kılavuzlarında, bazı psikiyatrik rahatsızlıkların tedavisinde ilaçsız, tek başına uygulanabileceği belirtilir.

En etkili olduğu alanlardan bazıları:

  • Hafif ve orta düzey depresyon
  • Panik bozukluk
  • Obsesif kompulsif bozukluk (OKB)
  • Sosyal fobi ve diğer anksiyete bozuklukları
  • Yeme bozuklukları
  • Aile ve çift terapileri

Ayrıca, şizofreni ve bipolar bozukluk gibi biyolojik tedavilerin ön planda olduğu hastalıklarda da destekleyici yöntem olarak fayda sağlar.

Önemli bir avantajı da, tekrarlama riskini azaltmasıdır. Yani BDT yalnızca semptomları hafifletmekle kalmaz, uzun vadede koruyucu etki de gösterir.


Temel Yaklaşım

BDT’nin çıkış noktası, duygu–düşünce–davranış üçlüsünün birbirini karşılıklı olarak etkilediği varsayımıdır.

  • Olumsuz düşünceler → olumsuz duygular → işlevsiz davranışlar
  • Bu döngüye müdahale edildiğinde kişinin ruhsal sağlığı güçlenir.

İnançlar ve Bilişsel Çarpıtmalar

BDT, kişinin temel inançları ve ara inançları üzerine çalışır.

  • Temel inançlar: Kendimiz, diğerleri ve dünya hakkında en derin algılarımızdır.
  • Ara inançlar: Bu temel algılardan türeyen “kurallar”dır.

Bunlar bazen işlevseldir, bazen de kişinin yaşamını olumsuz etkileyebilir.
Örneğin:

  • “Mükemmel olmazsam değerli değilim.”
  • “Herkes beni eleştirecek.”

Bu düşünce hataları “bilişsel çarpıtmalar” olarak adlandırılır. Depresyon ve kaygı bozukluklarında çok sık görülür.


Şemalar ve Baş Etme Stratejileri

Daha derinde ise şemalar vardır. Bunlar erken dönem yaşantılarla şekillenir ve stres dönemlerinde daha belirgin hale gelir.

Şemalara karşı bireyler üç temel strateji kullanır:

  1. Teslim (şemaya boyun eğmek)
  2. Kaçınma (durumdan uzaklaşmak)
  3. Aşırı telafi (tam tersini yapmaya çalışmak)

Bu stratejiler bazen geçici rahatlama sağlasa da uzun vadede sorunların devam etmesine yol açar.


Terapi Süreci

BDT, yalnızca “oturup geçmişi anlatmak” değildir. Yapılandırılmış, hedef odaklı ve aktif katılım gerektiren bir süreçtir.

  • Terapist ve danışan iş birliği yapar.
  • Seanslarda belirli teknikler (ör. düşünce kayıtları, davranış denemeleri, maruz bırakma) uygulanır.
  • Danışan seans dışında ödevler yaparak sürece aktif şekilde katılır.
  • Değişim için motivasyon çok önemlidir. Kişi değişime istekli değilse, terapi sınırlı fayda sağlar.

Sonuç

Bilişsel Davranışçı Terapi, modern psikoterapinin en güçlü ve en çok araştırılmış yöntemlerinden biridir.

  • Depresyon ve kaygı bozuklukları başta olmak üzere birçok ruhsal sorunda etkili bir tedavi seçeneği sunar.
  • Kısa sürede ölçülebilir değişim sağlar.
  • Nüksleri önlemede uzun vadeli fayda sağlar.

Doğru motivasyon ve profesyonel rehberlik ile BDT, bireylerin hayatında kalıcı dönüşümler yaratabilir.

Randevu Al

Yaygın Anksiyete Bozukluğu

Yaygın Anksiyete Bozukluğu: Tanım, Belirtiler ve Tedavi

Yaygın Anksiyete Bozukluğu Nedir?

Yaygın Anksiyete Bozukluğu (YAB), insanların günlük yaşamlarını etkileyen, sürekli bir endişe, gerilim ve gerginlik duygusuyla karakterize edilen bir ruh sağlığı bozukluğudur.

Aşırı endişe, kişinin günlük yaşamını olumsuz yönde etkiler ve olağan yaşam etkinliklerini sürdürmesini engelleyebilir. YAB yaşayan kişiler her durumda en kötü olasılığı düşünür, kontrolün kendi ellerinde olmadığını kabullenmekte zorlanır ve çoğu zaman olumlu ihtimalleri göz ardı eder.

Endişe genellikle sağlık, aile, para veya iş gibi konulara odaklanır. Kontrol edilemez hale gelen bu kaygı hali en az 6 ay boyunca, neredeyse her gün ve gün boyu devam eder.


Görülme Sıklığı

YAB’ın yaşam boyu görülme sıklığı yaklaşık %5–6’dır. Yani her 100 kişiden 5–6’sı hayatlarının bir döneminde bu rahatsızlığı yaşayabilir.
Ayrıca YAB, yaşlılıkta en sık görülen anksiyete bozukluğu olarak bilinir.


Belirtiler

Yaygın Anksiyete Bozukluğu’nun tipik belirtileri şunlardır:

  • Sürekli endişe ve gerginlik hissi
  • Zihinde durmadan dolaşan kötümser düşünceler
  • Kas gerginliği ve huzursuzluk
  • Yorgunluk ve halsizlik
  • Dikkat dağınıklığı veya uyku sorunları
  • Fiziksel şikâyetler (baş ağrısı, mide rahatsızlığı vb.)
  • Anksiyete nedeniyle belirli durumlardan veya etkinliklerden kaçınma

YAB Nasıl Gelişir?

YAB genellikle çocukluk ve genç erişkinlik döneminde başlar, sinsi ve yavaş bir seyir gösterir. Belirtiler dönemsel olarak azalabilir veya alevlenebilir. Stresli yaşam olayları olduğunda şikâyetler genellikle artar.

Hastalığın oluşumunda şu faktörler rol oynar:

  • Kalıtsal etkenler
  • Beyin kimyasındaki değişiklikler
  • Kişilik özellikleri
  • Stresli yaşam olayları

Hastalar çoğu zaman yorgunluk, gerginlik, kas ağrısı ve baş ağrısı gibi bedensel şikâyetlerle psikiyatri dışı branşlara başvurur. Bu durum, doğru tanının konmasını ve tedavinin başlamasını geciktirebilir.


Tedavi Seçenekleri

1. Psikoterapi

2. İlaç Tedavisi

  • Antidepresanlar (SSRI, SNRI grubu) sıklıkla kullanılır.

3. Doğal Yöntemler

  • Yoga, meditasyon, nefes egzersizleri gibi stres azaltıcı teknikler faydalı olabilir.

4. Yaşam Tarzı Düzenlemeleri

  • Düzenli egzersiz
  • Sağlıklı beslenme
  • Yeterli uyku
  • Stres yönetimi becerileri

Sonuç

Yaygın Anksiyete Bozukluğu, bireylerin yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilen bir ruh sağlığı sorunudur. Ancak doğru tanı, uygun tedavi ve destekle belirtiler kontrol altına alınabilir.

Erken tanı ve tedavi, hem semptomların azalmasına hem de daha sağlıklı bir yaşam sürmeye yardımcı olur. Her durumda, profesyonel bir sağlık uzmanına başvurmak en doğru yaklaşımdır.

Randevu Al